14 Şubat 2013 Perşembe

Çay







Çay denilince daha içmeden bir sıcaklık gelir içime. Bu sıcaklığı ne kahvede bulabiliyor insan ne de başka bir içecekte. İkindi vaktinin insana verdiği huzur verici zamanlarında babamın yaktığı sigara eşliğinde içtiğim çayları hiçbir içeceğe değişmem. Normalda nefret ettiğim bir şeyin dumanının kokusunu çay sevdirdi bana. Ne zaman sigara kokusu duysam o günleri hatırlarım.

Bazı insanlarda, çay gibi adı anılınca sıcaklık verir insana. Belki çok uzaklarda ama olsun onun adı , onun varlığı bile yeter insana. Hele bir de ikindi vakti gibi, baktıkça insana huzur veren yüzünü görsen, mis gibi kokan tavşan kanı çay içmiş gibi olursun. O yüzü biraz daha fazla görebilmek için yapılan fedekarlıklıklar ise çayın tadını daha fazla almak için şekeri bırakmak gibi sanki. Ağzımız şekersiz çaya alışması belki aylar sürer ama alıştıktan sonra bir daha şekerli çay içemezsin.Genelde de öyle değil midir hayatta? Ulaşmak istediğin şeyleri elde etmek için bir süreçten geçmek gerekir. Bu süreç hep acılı olur. Yahu bu çay sadece içecek değil galiba..

“Karıştır çayını zaman erisin köpük köpük, duman duman erisin.” Sen ne kadar karıştırırsan karıştır belki o zaman geçmeyecek. Ama olsun önemli olan  bardağın dibi çıkıncaya kadar karıştırmak.   
                                                                                                                             
                                                                                                                                       Sıddık

                            

Alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder