Çay denilince daha içmeden bir sıcaklık gelir içime. Bu
sıcaklığı ne kahvede bulabiliyor insan ne de başka bir içecekte. İkindi
vaktinin insana verdiği huzur verici zamanlarında babamın yaktığı sigara
eşliğinde içtiğim çayları hiçbir içeceğe değişmem. Normalda nefret ettiğim bir
şeyin dumanının kokusunu çay sevdirdi bana. Ne zaman sigara kokusu duysam o
günleri hatırlarım.
Bazı insanlarda, çay gibi adı anılınca sıcaklık verir insana.
Belki çok uzaklarda ama olsun onun adı , onun varlığı bile yeter insana. Hele
bir de ikindi vakti gibi, baktıkça insana huzur veren yüzünü görsen, mis gibi
kokan tavşan kanı çay içmiş gibi olursun. O yüzü biraz daha fazla görebilmek
için yapılan fedekarlıklıklar ise çayın tadını daha fazla almak için şekeri
bırakmak gibi sanki. Ağzımız şekersiz çaya alışması belki aylar sürer ama
alıştıktan sonra bir daha şekerli çay içemezsin.Genelde de öyle değil midir
hayatta? Ulaşmak istediğin şeyleri elde etmek için bir süreçten geçmek gerekir.
Bu süreç hep acılı olur. Yahu bu çay sadece içecek değil galiba..
“Karıştır çayını zaman erisin köpük köpük, duman duman
erisin.” Sen ne kadar karıştırırsan karıştır belki o zaman geçmeyecek. Ama
olsun önemli olan bardağın dibi
çıkıncaya kadar karıştırmak.
Sıddık
Alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder